MENU

O Kadın

0
7889
0
Soğuk havada yağmur damlaları sert rüzgarı dindirmeye çalışıyordu. Bayılmak üzereydi. Usulca apartmana girip merdivenleri çıkmaya başladı. Arkasında bıraktığı kırmızı lekeler onu takip ediyordu. Evine daha önce bu kadar huzurlu girmemişti. Elindeki silahı bırakıp yatağına uzandı. Hayatı, denildiği gibi gözlerinin önünden akıyordu.  Tüm halsizliğine rağmen gözlerini açık tutmak için direniyordu, belki onu bir daha görebilirim diye, ama gözleri inatla kapandı… Soğuk ve ıslak ormanın karanlığında aç kurt gibi, ürkmüş bir ceylanın ardından  tüm gücüyle koşuyordu. Onu yakalayarak bağırdı. “Diz çök”. Kadın denileni yaptı ve kendini yere bıraktı. Yağmurun ıslattığı saçları yüzüne yapışmıştı.. Elindeki silahı kadının başına dayayarak saçlarını aralamasını istedi. Derin derin nefes alıyor, öfkesinden soluduğu hava buhar olup ağzından çıkıyordu. Bağırarak Tekrarladı “Yüzünü göreyim!”. Hıçkırıklara boğulan kız soğuktan mı yoksa korkusundan mı titrediği belirsiz bir şekilde usulca tekrar denileni yaptı. Aralanmış saçların arasından gördüğü; kutsanmış bir kızın yüzüydü. Karanlık ormanın perisini mi kovalamıştı? Bir anda kalbi anlamsız atmaya başladı. Filmlerdeki  gibi bir saniye dakikalara büründü. Karşısında korkmuş ağlayan bir peri vardı. Keskin yüz hatlarına rağmen yuvarlak iri gözleri vardı. Gecenin karanlığında görülebilen yeşil iri gözler. Ormanın perisiydi kovaladığı. O gözlerden sonra buna daha da çok inandı. Bir anada öfkeyle doğrulttuğu silahını teslim olmuş gibi indirdi. Şimdi kurban kimdi? Kendisi mi […]
Read More ›

Elindeki Tesbih

0
7874
1
Elindeki tespihi çekiyordu her zamanki gibi. Güneş gene demirlerin arasından bölünerek düşüyordu soğuk betona . Ranzanın üzerinden hafif doğrulur gibi oldu sonra üşenip tekrar uzandı usulca. Soğuk, ürpertici fakat alıştığı sesle uyandı. Demir kapı açılmış içeriye yeni bir kader arkadaşı gelmişti. “Size emanet bu yeni kuş” diye bağırdı gardiyan. Doğrulup yeni gelene baktı pek de temizdi burası için. Ama yakında bize benzer diye geçirdi içinden ve doğrulup volta atmaya başladı elinde tespihiyle. Bildiği bir duvardan gene bildiği başka bir duvara. Yeni genç hafif bir sesle “Selamın Aleyküm” dedi. Koğuştakiler selamını alıp -anlaşmışçasına- hep bir ağızdan kader arkadaşlarına dua ettiler “Allah kurtarsın kardeş”. Koğuşun meraklısı Hüseyin hemen sordu “Hayırdır kardeş suçun ne?” Genç bu kadar insana sadece ırza geçmek ve hırsızlıktan hüküm yediğini söylese kendisi için pek de iyi olmaz diye düşündü; zaten yalan söylemeyi de iyi becerirdi. Ardından gözlerindeki belirsiz ve ürkek ifadeyi savıp öfkeli bir havayla “Namus davası adam öldürdüm” dedi. Meraklı Hüseyin dayanamayıp sordu “Hayırdır ne namusu bu, anlatsana diye?” sordu. Genç üslubunu bozmadan “Uzun hikaye” dedi. Hüseyin gülerek “Bizim vaktimiz çok kardeş anlat hele” deyince koğuştaki soğuk hava biraz ısınır gibi oldu. Genç “Sizin için uzun olabilir ama benim için sayılmaz. Af yasası çıkacak onun için buradayım […]
Read More ›

Bilme(me)ce

0
7870
0
Yorucu bir günün ardından yapabildiklerimi süzüyordum isteksizce. Odamın duvarları üzerime geliyor. Aydınlığın ağırlığını taşıyamayan göz kapaklarım istemsizce kapanarak kirpiklerim birbirine kavuşuyordu. Ölümün gizini taşıyan uyku tüm vücudumu sararak beni teslim aldı. Derin bir sessizlik ve tatlı bir huzurla karanlıklara yelken açmıştım ki fırtınanın ortasına düştüm. Rüzgarın eliyle çalkaladığı deniz ve nefesiyle sürüklediği bulutlar birbirine değiyordu. Bulutlardan denizi taşırırcasına yağmur yağıyordu. Bu gösteri ışıksız olamaz der gibi göğü yaran çatlaklar, aydınlatıyordu kabarmış denizleri. Uzakta Deniz fenerinin nazlanırcasına belli belirsiz aydınlattığı bir ada görünüyordu. Lacivert mürekkebin boyadığı gecede tek alçak gönüllü ışık olan fener; fırtınalı gecede aynı zamanda tek dik duran şeydi. Dalgalar beni üzerinde taşımak istemiyor, bir dalga diğer bir dalgaya beni satıyordu. Adaya yaklaştıkça kuzeye secde eden ağaçları gördüm. kibirli dalgalar adanın kayalarını döverken çıkardıkları sesler rüzgara ritim tutuyordu. Bu senfoni de benim tek sesim korku ve belirsizliğin işlenmiş olduğu kalp atışlarımdı. Bir de sesiz dualarım. Sanki bir an sessizlik kapladı etrafı ne olduğunu anlamadan arkama baktığımda tüm dalgaların korkarak saygı gösterdiği haşmeti ve kibiri ile beni küçümseyen büyük bir dalganın geldiğini gördüm. Sessiz dualarım çığlığa dönüştü, tüm zamanlarım o anki çığlığa sığıvermişti. Artık hayattan tüm umudumu keserek yelkenin çürümüş ahşabının tabutum olduğunu anladım. O büyük dalgaya kendimi teslim ettim… […]
Read More ›

ZIKKIM

0
7887
0
Karanlıkta ilerlemeye çalışırken, dallarının rüzgarla birlikte uğultu çıkardığı devasa bir ağaç gördü. Ağaca doğru ilerlediğinde altında bir çok mezar taşı olduğunu fark etti. Uzaktan bir kişi, mezardan çıplak bir şekilde çıkıp, mezar taşına oturdu. Yanına yaklaştığında o kişinin karısı olduğunu fark etti. Karısı usulca, devasa ağacın bir dalına elini uzatarak, daldan bir sigara kopardı. Sigaranın dibini, kendi mezar taşına birkaç kez vurdu. Sonra eliyle sigarayı yuvarlayarak tütünün iyice yerleşmesini sağladı. Sigarayı morarmış dudaklarına götürerek bekledi. Bu sırada sigara kendiliğinden yanmaya başladı “Hayıııııııır!” diye karısına engel olmak için hamle yaptığında, çığlık çığlığa uyandı. Alnından terler akıyordu. Yataktan aniden kalkarken elini baş ucundaki komidine vurmuştu. Komidinin üstünden karısıyla balayında çektirdikleri fotoğrafın yere düştüğünü fark etti. Eğilip onu yerden aldı. Fotoğrafın çerçevesi ve camı kırılmıştı. Fotoğrafı yerden alıp derin derin baktı. Her gece aynı kabusu görmekten bıkmıştı. “Niye beni terk ettin? Niye biz Allah’ım? Niye ölüm? Daha yeni başlamıştık oysa. Hayallerimiz vardı. Evet geç yaşta evlenmiştik ama, hemen çocuk yapıp daha fazla vakit kaybetmeden mezuniyetini evliğini görecektik”. Sinirlenip “İradesiz kadın “diyerek bağırdı. Sinirden ve özlemden göz yaşlarını tutamıyordu. Göz yaşları fotoğrafı ıslatıyordu. Sakinleşip cam kırıklarını yerden toplarken kapının aralandığını fark etti. “Baba, gürültü duydum uyandım. Korktum. Seninle yatabilir miyim? Lütfen!” Oğlu fark etmesin […]
Read More ›