MENU

Gattaca

KÜNYE

(1997)
Yönetmen ve Senarist
Andrew Niccol
Ethan Hawke ….  Vincent Freeman
Uma Thurman ….  Irene Cassini
Jude Law ….  Jerome Eugene Morrow
Gore Vidal ….  Director Josef
Xander Berkeley ….  Dr. Lamar

‘’Tanrı’nın eserini düşünün.’’
‘’Onun eğdiğini kim düzeltebilir?’’
Vaaz 7:1 3.

‘’Sadece Tabiat Ananın işine karışmayı düşünmem,  O bunu yapmamızı istiyor.’’|
Willard Gaylin.

Yukardaki sözler filimin ilk girişinde sırayla veriliyor. Ardından mavi bir boşluk üzerine dökülen, kendisi küçük, görüntüsü büyük atıklar. Kıl, tırnak, ölü deri parçaları. Sonra da kendini fırçayla temizleyen bir adam. Herhalde bir filmi anlatmak için yapılmış en iyi giriş sekanslarından biri . Filimde bu sekansa dönülüp çok iyi bir final yapılıyor.  Ne atık ne değil belli oluyor. Bilim kurgu  filmi olan GATTACA gelecekte genetik bir ayrımcılığın nasıl olabileceğine dair bize ipuçları veriyor ama hemen ekliyor: “Ruhun geni yoktur”, “Ayrımcılık artık bir bilim”.

Filimde GATTACA adında bir çeşit uzay üssünde çalışan insanları görüyoruz. Boylu poslu, yakışıklı, güzel, her ırktan ve cinsten olan insanlar; Koyu takım elbiseleri ile binaya parmaklarından alınan; kan damlasıyla mesailerine başlıyorlar. Tabiî, şirket, çalışanlarının sağlığı değil de kimlikleriye ilgileniyor. Kimlik derken basit bir ayırım var “geçerli” “geçersiz”. Geçerliler içeri geçersizler tuvalet temizlemeye. Sosyal statünüzü ne sizin ırkınız ne dininiz ne de başka bir özelliğiniz belirliyor; DNA’nız  yani genetik kodlarınız belirliyor. Eğer bir “aşk çocuğu” iseniz “acıların çocuğu”sunuzdur demek; hemen bir “ödünç merdiven” bulun.

Filmimizin kahramanı Vincent (Ethan Hawke) anne ve babasının ilk çocuğu ve “Tanrı’ya güvenerek” yapılmış bir “aşk çocuğu”. Fakat doğar doğmaz topukdan alınan bir damla ile kişinin çizilmiş(!) kaderi deşifre ediliyor. Adamımız “Nörolojik durum, %60; manik depresyon, %42 olasılık; konsantrasyon bozukluğu,%89 olasılık. Kalp düzensizliği, %99 olasılık. Erken ölüm potansiyeli. Tahminî yaşam süresi: 30.2 yıl 30 yıl”…  Vincent annesine “Bilmiyorum annem neden Tanrı’ya güvendi de genetikçisine değil” diyerek sitem ediyor. Anne baba da böyle başarısız bir çocuktan sonra normal bir çocuğa sahip olabilmek için genetikçiye gidiyor. Genetikçiye gidilerek; anne ve babadan alınan en iyi genler toplanıp olumsuz olabilecek; erken kellik, alkoliklik, şiddet  eğilimi, şişmanlık gibi istenmedik zararlı durumlar tarifden çıkarılarak, yeteri derecede eksiklik işlenilerek, istediğiniz tipde bir çocuğa sahip olabiliyorsunuz. Sipariş üzerine Vincent’a genetikçilerin tarifi bir erkek kardeş gelir. Böylece bu elitlerin içerisinde Vincent’ın ilk rakibi kardeşi olur. Büyürken aralarındaki bu rekabet her şekilde gözükür ve kozlarını ise yüzerek paylaşırlar. Sahilden en uzağa kim yüzüp geri gelecektir? Tabi Vincent her seferinde bu yarışda erken pes eden taraftır. Ta ki gemilerini yakana kadar…

Yazılmış(!) bir kaderi ya da geni vardır. Kalp düzensizliği ve diğer tüm noksanlıklar.  İşe girişte bile insanların bazı hedefleri ve ideallerinin olup olmaması göze alınmıyor; “Kıl”’dan sebeplerden ötürü istediğiniz işe giremiyor, istediğiniz yerde olamıyorsunuz. Kıl deyip de geçmeyin, insanlar sizden alacakları bir kıl ile sizin nasıl bir insan olup olmadığınızı anlayabiliyor. Örneğin evleneceğiniz kişiyi tanıma probleminiz yok. Alın bir kıl, götürün bir genetik kod çözücü büroya, size onu anlatsın. Başta bu kişinin, geçerli mi değil mi olup olmadığı.. Ondan sonra bu adamın yüzdesi nedir… Eskilerde (şimdilerde bile) kişinin saçından elli çeşit büyü yapılıp onu kendinize aşık edebilir, ya da onu kendinizden uzaklaştırabilirmişsiniz. Yani nedir bu kıldan çekilen anlamıyorum. Kıldan mevzulara her zaman takılmışız(takılacağız da)  anlaşılan.

Ama hâlâ inatla istediğiniz işi yapmak istiyorsanız, o zaman ödünç bir kimlik almalısınız, birilerine artık yaramayan bir kimlik.  Jerome’unki (Jude Law) gibi. Jerome’u tarif kolay “Mükemmel bir kredisi var. İnanılmaz bir geçerlilik süresi. Sonsuza dek yaşayabilir. Zeka katsayısı kayıt dışı. 20/20 vizyondan da iyi. Kalp güçlü.Koşarak duvarı delip geçebilir.” Fakat Jerome başarısız bir intihar girişimi sonrası sakat kalmış bir “geçerli”. Vincent inancıyla Jerome olmaya karar verir. Alan memnun satan memnun; kimlik alışverişi yapılır.

Vincent geçerli bir kimlikle hep istediği yere, GATTACA’ya gidebilir. Güvenlik sistemini de kandıran Vincent hemen başarılı profiliyle göz doldurur. Ve küçüklükten beri gitmek istediği Satürn Gezegeninin 14. Uydusu olan Titan’a gidecek olan ekibe dahil edilir. Satürn gezegenin bir ilginçliği var; astroloji.com sitesinde astroloji bölümünde “Satürn, düşünce, konsantrasyon, süreklilik, somut ödüller, sebat, hırs ve verimlilik gezegenidir. Bu görev duygusu ile dolu gezegen tedbirli olmayı, zorlukları, gecikmeleri, kısıtlamaları, kuralları, sorumluluk duygusunu, acıyı, korkuyu, inkarı, bir şeyi zor yoldan elde etmeyi, otoriteyi ve disiplini yönetir. Bu kadar olumsuz özelliklerine rağmen Satürn olmasaydı başladığımız hiçbir işi bitiremez, ilerleyemezdik. Geriye baktığımız zaman, karşımıza çıkmış olan en büyük zorlukların bize güç kazandırdığını, karakter yapımızı kuvvetlendirdiğini görürüz. Satürn kestirmeden gitmeyi sevmez. Özellikle kaçındığımız olaylarla yüzyüze getirir. Zor ve acı yoldan da olsa olayların üstesinden gelmemizi sağlar. Yıldız haritasında Satürn’ün dokunduğu yerlerde yavaşlama olur. Satürn bize olgunluk getirir, sabırlı ve fedakar olmayı öğretir.” olarak tanımlanmış.

Bu yolculuk, ya da filmdeki tabiriyle, Misyon’a gölge düşer. Misyon’a bir hafta kala bir misyon direktörü öldürülür. Tüm üst düzey geçerlilerin olduğu, genlerinde şiddetin zerresi gözükmeyen  insanların ortamında bu cinayet dikkat çeker. Dedektifimiz ve yardımcısı hafiyeliğe başlar. Yapılan ilk iş tabi ki kılları ve benzeri atıkları toparlamaktır. Ve bir geçersizin kılına rastlanır. O kadar geçerli insandan birinin zaten böyle bir suçu işleme ihtimali ne olabilir ki? Bu bulunan geçersiz üzerinde araştırma yoğunlaştırılır. Geçersizlerin oturduğu yerlerden insanlar toplanarak ellerindeki kılın sahibini bulmaya çalışırlar. Tüm polislerin elinde kan detektörü vardır. Parmağınızdan alınan bir kan örneği ile deşifre olabilirsiniz.

Tahmin edin adamların elindeki kıl kimin. Tabi ki Vincent’ın. Şimdi görev sona erecek mi yoksa. O kadar geçerliye rağmen bir geçersiz olarak başarabilecek midir?

Filmin senaristi ve yönetmeni olan Andrew Niccol oldukça sıkı bir iş çıkarıyor. Bilim kurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz uçan, kaçan, ışınlanan, döven, dövülen, yok olan temaların haricinde çok sade bir iş çıkarmış. Bu hikâyeyi destekleyen minimalist bir yaklaşımla işlediği görsellik oldukça etkili. Yeşil mekân ve sarı ışığın hakim olduğu filmde kullanılan objeler özenle seçilmiş. Örneğin Jeromme’un evindeki merdiven çok etkili. GATTACA filminin ismi de ilginç; DNA bilindiği gibi bir molekül. Bu DNA sarmalını oluşturan ise bazlar. Bazlar ise G, T, A, C, harfleriyle isimlendiriliyor. Niccol bu filmde çok da kısa olarak mutasyon’dan bahsediyor. Mutasyon bir hücre yapısındaki DNA çözülüp tekrar kodlanırken dizilişte yapılan hata (bunun olma olasılığı 106, 107).

Yani doğal süreçte beklenmedik bu kayma bazen ilginç sonuçlar doğurabiliyor. Vincent’la, Irene (Uma Thurman) ilk randevularında 6 parmaklı bir piyanisti dinlemeye gidiyorlar. Gataca’nın müdüründen bir idda ise, “Potansiyelini kimse aşamaz. Eğer aşarsa, potansiyelini iyi ölçmemişiz demektir”; aslında burada hesaba katılmayan şeyi

Niccol, filmin bir yerinde Vincent’ın ağzından veriyor: “Kaderin geni yoktur”.

Irene, Jerome diye tanıdığı bu mükemmel insanın Vincent adında bir geçersiz olduğunu öğrendiğindeki şoku  Irene’nin kendine inancını bile sorgulatır.

Vincent:”Adım Vincent Anton Freeman. İnanç doğumuyum, ya da yeniden yaratılma. Ama katil değilim.”
Irene:”Tanrı çocuğu musun?”
Vincent:” Ortak bir noktamız var. Sadece 20-30 yıllık daha ömrüm yok. 1 0,000 kalp atışı fazlam var.
Irene: “Mümkün değil bu.”
Vincent:”Sen ne mümkün değil bilirsin. Değil mi, İrene? Sana defoları bulmayı iyi öğrettiler, sadece gördüğün bu. Neye değerse değsin, mümkün olduğunu gösterdim.”

Vincent bunu başarmak için benimsediği yaşam tarzını ise abisine şu cümleyle özetliyor; “Geriye yüzmek için hiçbir şey bırakmadım

Son sekansta da uzay mekiğine binen herkes birbirinden farklı; Niccol artık ayrımcılığın ırka yada cinse bağlı olmadığını bir kere daha vurguluyor. Niccol filmde tüm açtığı kapıları büyük bir ustalıkla kapatmış. Kullanılan her obje hikâye içerisinde açılıyor ve bir kişinin yaşamının özel bir parçasında bu objeleri görebiliyoruz. Madalya, atık imha tankı, yüzme, piyano, saç… Gerçek hayatla ilişkilendirildiğinde filmde bir iki tutarsız bilimsel gerçek var. Örneğin fırlatma sistemi (itme kuvvetini kullanan) ile Satrün’e bir hafta içinde gidilmesi pek mümkün değil. Niccol’ün minimalist fütüristik yaklaşımı, “Simon” adlı bilimkurgu filminde de görebiliyoruz. Senarist olarak önemli bir başarısı da “Truman Show”.

Vincent’ın varoluş çabasında kendini ele veren ilginç bir söz var. Jerome ile misyona seçilmesini kutlamak için dışarıya çıktıklarında. Jeroma uzayı anlatırken şu tarifi yapıyor. “Ağırlığı olmamak rahimde olmaya en yakın dönemdir derler. Yukarıya! Herkesin üstü”

Leave a Comment!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

20 − 16 =